Melamet Hırkası (Sırlar Deryası)
ÖNSÖZ
Tüm dünyada yozlaşmış, siyasetin etkisinde kalmış, din ve çeşitli inanç sistemleri maalesef gerçekle bağlantısını koparmış durumdadır. Peygamberlerin ya da bilge insanların tebliğ ettiği hakikat bilgisi ve bu bilgi ile birlikte uygulanan terbiye yöntemleri, taklit ehli elinde de güya uygulanmış, amacından saptırılmış, asli niteliklerini kaybetmiştir. Yozlaşmış düzen içinde etkisini kaybetmiş ve ibadet ritüellerinin dahi manasını kaybettiği uygulama alanları olmaktan öteye gidemez hale gelmiştir. Peygamberler ve bilge insanlar tarafından tebliğ edilen hakikat ilminin tebliğ edildiği haliyle devamlılığı ise ancak tebliği hazmeden hal ehli bilgelerce (Anadolu`da bu bilgelere veli, kamil mürşit, arifi billah… isimleri verilir) istidadı uygun olan bireylere ilmi aşılama ve ilmin hale dönüşmesi yönlü yapılan tevhid çalışması ile halen sürdürülürken, taklit ehli olarak ifade edilen din adamları, yozlaşmış tarikatlar ve ruhban sınıfı mensuplarınca uygulanan hali, şeriat yönlü şekilsel ibadetlerle devam etmektedir. Şekilsel ibadetlerden beklenti: kıyamet günü, yani bilinemez bir yer ve zamanda, kaçınılmaz olarak her kulun kendi zannına göre oluşan cennet-cehennem algısı içinde, kulun yaşamı boyunca uyguladığı ya da uygulamadığı taat ve ibadetlere göre mükafat ya da ceza alacağı yönlü inançtır. Bu inanç, akıl sahibi olanlar, soran ve sorgulayanlar için cazip bir hedef değildir. Çünkü hakikat ilmi sadece şeriat yönlü ele alındığında manasını kaybederek çelişkili görüntü vermektedir. Çelişkili görünmesi normaldir. Çünkü zahir diye ifade edilen dünya yaşamı ve dili ile görünür olanın ardındaki hakikat ifade edilmeye çalışılırken ister istemez rumuzatlı bir anlatım kullanılmaktadır. Kuranı Kerim`de bu tip anlatımlar içeren ayetlere “müteşabih ayetler” ismi verilir. Diğer türlüsü yani açık anlatım tehlikelidir. Bir hadiste Peygamber Efendimiz “bende bir ilim var ki açıklasam kellemi alırdınız.” buyurmuştur. İşte bu şeriat yönlü izahların belirgin nakıslığı günümüz dünyasında akıl sahipleri tarafından kolaylıkla tespit edilerek dinden ve inanç sistemlerinden uzaklaşılmasına; ateizm, agnostisizm, deizm gibi düşünce akımlarına yönelmeye sebebiyet vermektedir. Diğer yandan yaşam koçu, enerjici, kişisel gelişim uzmanı gibi ünvanlar ile modern dünya yaşantısında kendine çalışma alanı bulan kişiler tarafından da hakikat ilmi istismar edilmekte ve varlığı sorgulama ihtiyacı hisseden insanlar için amaca ulaşma önünde bir nevi tuzak yol olmaktadırlar. Bu cenahtakiler ile kulun fiziksel ve fıtri özelliklerini kısmen öğrenmesi yönlü çalışmalar yapılır ve “kendini bilen rabbini bilir” kutsi hadisiyle ifade edilen hakikat, fiziksel özellikler kapsamında sınırlanarak çalışma yürütülür. Oysa bu cümleden kasıt: kulun varlığın hakikatini kendi vücut ülkesinde anlaması, idrak etmesi, hal ehli olarak gözlem ve zevk etmesidir.
İstidadı sormaya sorgulamaya elverişli olan kul için arayış kamil insan arayışı olmalıdır. Gayb olan Allah değil kamil insandır. Kamil insanı bulan için yol başlamış olur. Kamil mürşide tam teslimiyet esastır. Zaten ne konuda olursa olsun usul öyle değil midir? Kişi ne konuda eğitim alacak, terbiye olacaksa konunun uzmanına müracaat eder. Koşul, şart gözetmeksizin teslim olur ve üzerine düşeni yapmaya çalışır. Öyleyse yaratılış amacı gereği kemalat yolculuğunda kamil mürşide kavuşan bir kul için de teslimiyet sorgulaması gereksizdir. Kamil mürşit talibi bir hamur gibi kudret eliyle yoğurur ve kıvama getirir. Bu kıvamla, yani terbiyeyle birlikte ilmin hale dönüşmesi amaçlı çalışma başlamış olur.
Tevhid birleme sanatıdır ve üstad kamil mürşittir. Sanat denildiğine göre ortada bir eser ve bu eseri görünür kılan bir sanatçı olmalı. Yüce yaratıcı varlığı kendinden yaratmış ve yarattığı varlıkta özelliklerini, güzelliklerini temaşa etmeyi arzu etmiştir. Kutsi hadiste “Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi murad ettim ve varlığı halkettim.” Buyurulmaktadır. O halde yaratılış sürecini bilmek, anlamak ve varlığı doğru yorumlayarak doğru yol yani sıratel müstakim üzere yol alarak yaratılışın gereği temaşa zevkine erişmek gerekir ki bu da ancak istidat (fıtrat) elverdiği ölçüde gerçekleşebilir. Bu noktada öncelikle sıratel müstakime yani doğru yola erişmek şarttır ve o doğru yol kamil mürşittir. İnsan Suresi 31. Ayette “ Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.” Buyurulmakta olup, Kamil mürşit ve derviş buluşması gerçekleştiğinde başlayan sıratel müstakim yolunun azizliği ifade edilmektedir. Öncesi anılmaya değer değildi!
Varoluş sırrı insanlığın her daim ilgisini çekmekle birlikte Cenabı Allah`ın muradına uygun olarak sınırlı sayıda beşer varlıkta kemalat yani tam mazhariyet zuhur bulmuş, dolayısıyla sır insan suretinde örtülü kalmıştır. Her bir beşer varlık birbiriyle aynı yapıda ve benzer görünse de sureten benzerlik kamil insandan tam zuhur bulan yüce yaratıcıya örtü olmuştur. Öyleyse şu varlık aleminin cümlesini şümulüne alan rahman ve rahim sıfatlarını haiz kamil insandır. Kamil insan ve derviş (beşer varlık) buluşması ise beşerin bir dönüşüm ile kemalata erişimini hedefler ve bu sayede nefsin ruha tebdil olması hedeflenir. Anlaşılacağı üzere tevhid, bir dönüşüm sürecinin temaşa edilmesidir. Dönüşüm gerçekleşirse kamil insan mazharında Allah`ın zatına tam mazhariyet zuhur bulacaktır. Bu cümlede kasıt ise melamettir.
Bu özet bilgi ışığında kendini, hakikatini sorgulayan meraklı beşer varlık için sıratel müstakim yolu olmazsa olmazdır. O yol, kamil mürşit terbiyesinde istidadına göre bir gelişim sürecine tabi olarak kendi bedeninde hakikat idrakine vasıl olur ya da olmaz. Artık o kısmı Allah`ın bileceği iştir. Tevhid yani birleme sanatı, sanatta sanatçıyı müşahede etmeyi amaçlar. Tüm kainat madem ki Cenabı Allah`ın eseridir, o halde eserde eser sahibinin müşahede edilmesi ile maksat yerini bulur. Öyleyse kendini ve rabbini bilen için sır kalmaz.
Varlığı sorgulama istidadında olup, arayışta olanlar için bu kitapta anlatılanlar melamet deryasından inciler olarak Allah`ın izni ile kulaklardan kalbe inecek ve doğru yol belirecektir. Kalbinde Allah aşkı olanlar için doğru yol ancak tam teslimiyet ile yürünebilir olur. Elinize geçen bu eser Melamet neşesi ve zevkleri ile zuhur bulmuş olup, her biri hakikat ilminden bir hazine olmak üzere yazarları tarafından arayanların istifadesine sunulmuştur. Tüm insanlık için hayırlara vesile olması dileğiyle, Allah`ın selamı ve muhabbeti hepimizin üzerine olsun.
Sevgi ve selamlarımızla,
Mustafa Erkan
**Satın alacağınız bu ürün basılı kitap değil, e-kitap (dijital format) olarak sunulmaktadır. Siparişinizi tamamladıktan sonra, e-kitabınıza belirttiğiniz e-posta adresiniz veya hesabınız üzerinden erişebilirsiniz.